Tesadüfün böylesi

2008-2009

10.Hafta: FENERBAHÇE - GALATASARAY A.Ş.
13.Hafta: FENERBAHÇE - BEŞİKTAŞ A.Ş.
17.Hafta: FENERBAHÇE - TRABZONSPOR A.Ş.


2007-2008

11. hafta: Fenerbahçe - Beşiktaş A.Ş.
15. hafta: Fenerbahçe - Galatasaray A.Ş.
17. hafta: Fenerbahçe - Trabzonspor A.Ş.



2006-2007

14. Hafta:
Fenerbahçe -Beşiktaş A.Ş.
15. Hafta: Trabzonspor A.Ş.-Fenerbahçe
16. Hafta: Fenerbahçe-Galatasaray A.Ş.

Son üç sezonun ikinci yarısında, 9 derbi maçının 8 ini deplasmanda.Ne tesadüf.

Merak

Karşı şeritte veya kendi şeridinde olan kazanın yanından geçerken ,yavaşlayıp aptal aptal bakanlar yüzünden kaç tane kaza meydana geldi bugüne kadar bilmek istiyorum.Demin bir taksiye çarpıyordum az daha arkadan.Uzun uzun korna çalınca arkasından el kol yaptı,sağ sinyal yaktı,çek sağa gibilerinden.Arabada 3 kişi olduğumuzun farkına varmamış olmalı.

Yapmayın kardeşim,yapmayın arkadaşım yapmayın..

Gel Buraya Gel

Memleketin dört bir köşesindeki birbirlerinden bihaber çocukların aynı dili konuşabilmeleri ( oyunsal anlamda) ne müthiş bir iletişimdir.


2000 li yıllar ve sonrası jenerasyon hariç ,her çocuk aynı oyunları ,aynı kurallarla,aynı olayları yaşayarak oynadı.Erzurum'da oturan,hiç tanımadığın,alakan olmayan ,herhangi bir adamla aslında bir çok ortak noktan vardır.İkinizde alman kale oynamışsınızdır,ikinizde bel üstü hizasını geçen topun gol olmadığını iddaa edersiniz,direk üstü kavramı vardır,tüftüfünüze dirsek yapmışsınızdır,yanına iki adet daha boru bantlayıp ağır makinalı haline getirmişsinizdir.Vesaire..

Evin yanındaki arsada, mahalle maçı denilen ama aslında üst sokakla alt sokağın kapışması olan maçı izliyordum dün.Bir tanesinin ayağı burkuldu sanırım,kenarda bekleyen diğerlerinden ufakçana bir çocuğu aldılar maça.Çocuk bir de gol attı.Daha büyük olanların verdiği tepki de bir zamanlar bize yapılanla aynıydı:

Gel buraya gel,piç kurusu seni,ne koydun öyle ,hahaha ..çatt bir tokat surata.Ama ufak çocuk güler.Çünkü sevildiği için o tokadı yediğinin farkındadır.Aksi durumda bütün mahalle ayağa kalkacaktır nitekim.

Maç ne mi oldu? Akşam ezanı okundu,herkes evine gitti.

Not:Enteresan bir millet olduğumuzu 2 3 postta bir vurgulamakta kararlıyım.Başka hangi milletten vatandaş,bir insana sevgisini küfürle anlatır,ya da iyi bir şey yapmış birine küfür ederek ne kadar iyi birşey yaptığını belirtir.

Vay p.zevenk ne sağlam vurdu topa.

Ulan k.raneci , .bnesin m.bnesin ama seviyorum seni.

Çok değişik çok..

Kanun

Ney çalayım,ebru yapayım.Yazı da girmiştim bloğa.Yanımda Göksel üstadda olsun ama.Böyle kanunmu çalınırmış yahu.Üniversite 1 e dayanır ilk tanışıklığım.Sabahtan akşama dinlemişliğim vardır.E bulunduğu yerden Tsm hariç ezgi yükselmeyen birisi için normal sanırım.

Link: sevenload.com

Ezeli Rekabet





Ebedi yalak



Ofli

Yalnız Bir Adamın Kitabı


Yeni okumaya başladım.Bitirince gerekli yorumu yaparız.Şimdilik söyleyebileceğim yazarın Çin'de siyasi suçlu olduğu,gönüllü sürgünle uzun süre Avrupa'da yaşadığı.2000 yılı Nobel Edebiyat ödülü sahibi.

Nobel,Edebiyat,Siyaset,Gao Xingjian,Orhan Pamuk.

Tanıdık birşeyler var mı?

Ronaldo



Seneye Fener'de.

Olan Biten #2

*Sıkıntı dolu bir hafta geride kaldı.Kafamı yatağa koyunca anında uyuyabilen ben,artık meditasyon,feng şuyi müzikleri olmadan uyuyamıyorum.Ya depresyona girdik,ya entelliği bu aralar fazla kaçırdık.=)

Şaka bir yana, çok yoruldum bu hafta ama değdi,tadını Müzeyyen şarkılarıyla çıkarmak büyük keyif.

En kıl olduğum noktalardan biri ben halen yaz okuluyla uğraşırken,aynı tertip bazı şahısların yüksek lisans yapıyor olması.Converse ayakkabıları,dağınık saçları,gıcık tavırlara sahip Axel'in okuldan şutlanması için gerekli merciilere başvurumu yapacağım. Amerikan konsolosluğunu bombaladı diye iftira atabilirdim ama o saatlerde kendileriyle Sakarya'da karşılaştığımızdan başka bir fikir bulmak zorundayım.Çirkef olabilirim ama o kadar da değil =)

*Cuma günüydü,minibüste eve dönüyorum.Türbanlı bir abla (diyelim) bindi.Yer olmadığından ayakta kaldı.Çantasından para çıkarmaya çalıştığı esnada ,ağır ağır hareketlenen minibüsün ani freni sebebiyle ayakları yerden kesildi.Minibüsün ön camına kafa atma girişimini ben ve yanımdaki ben yaşlarında bir arkadaş kollarından tutarak engelledik.Abla dengesini sağladıktan sonra kendisine kasten dokunduğumuz için olsa gerek bir güzel fırçaladı bizi.Beni bilen bilir türbana karşı kesinlikle bir önyargım yoktur ama bu zihniyet ve bunun gibi aşırı düşüncelere her zaman karşıyımdır.Keşke bıraksaydım da üçüncü far gibi çıksaydı kafan camın ortasından dedim ablaya.İşin kötüsü bir kaç durak sonra boşalan minibüste bir adamın yanına oturdum.O da başladı bunların hepsi böyle,bölücü bunlar demeye.E sen nesin be adam.O kadından ne farkın var.
Biz birbirimizi sevmeyi öğrenemeyiz hiç bir zaman.Herkes hakettiği gibi yönetilir diye bir laf varya.Aynen katılıyorum.

*Şu Fox TV ailem için önemli bir hal almaya başladı.Boks tutkunu(kick boks ve benzerleri değil) ben ve babama büyük eğlence çıktı.Annem de bu sayede hegemonyam altındaki bilgisayarla uğraşabilme şansını yakalıyor.Babam maç bitiminde o ana kadar salgıladığı heyecan hormonu dolayısıyla üzerime sağ kroşelerle gelmese herşey daha güzel olacak ama na'palım.Benim ters guard lı olmam (yani solak olmam)biraz avantaj sağlıyor bana =)

Dipnot:Spiker sıkıntısı had safhada Fox Tv de.Zaten futbol maçlarının içine ediyorlardı,maçları ya yabancı kanaldan,ya da ses kısarak izliyordum,bari boks maçları için şöyle işi bilen biriyle anlaşın.Hayır, kahvede yapılan yorumları ben tv de duymak istemiyorum.

Klitschko o yumruğu bir oturtsaydı varya!

Ebesinin örekesini tersten görürdü rakibi.Bu tip anlatımı yapabilecek,kardeşler kıraathanesinde bir dolu adam var.Bilgehan a bu kadar para vermenize gerek yok yani.(Hoş ne kadar alıyor onu da bilmiyorum ya).

Endüstriyel Fulbola Karşı Pırasa Kültürü


2-0 kaybedilen Bursa maçından sonra Reis yine soyunma odasına girip ’Böyle devam ederseniz sizi pırasa gibi doğrarım, ayağınızı denk alın" demiş.


Google da Bayram Tutumlu yazıp görsellerde aradım,bu resim çıktı.Ben aslında , Bayram n'oluyo kıçın başın oynuyo, dicektim ama,bu resimde enteresan.

Yurdum İnsanı

Şoray Uzun yolda,ömür biter yol bitmez,Ayumi Takamo matarama suko,Kefeli ince makasta, tarzı programları izliyorum evde sağolsun babam sayesinde.Gözüme takılan nokta şu;

Şoray arkasında kameramanıyla bir evin kapısını çalar..

O da nesi!

Anadoludaki köylülerimiz sanırım belki bugün ,olmazsa yarın bizimde kapımız çalınabilir diyerekten kendilerine dış kapıyı 24 saat kayıt altına alan bir sistem kurmuşlar.Çünkü kapı çalınır,kapıdaki Şoray'ı içeriden bir kamera çeker.Hani sürprizdi bu ziyaret ?

Birde kapı açılınca aaa Şoray gelmiş tribine giriyorlar ya.Çok gülüyorum yahu.Yurdum insanı rol kesmesini iyi biliyor vallahi.

*Bir programda Artvinli raftingçi dedeler vardı.Tek kelimeyle müthişti.Hele yaptıkları espriler karnım ağrıncaya kadar güldürmüştü beni.

70 yaşındaki dedeye madalya takılacak,ancak bir türlü takamazlar:

Dede:
Ya madalyanın ipimi çok dar,yoksa benim kafammı çok büyük=))

70 yaşında bir insanın hemde kendisini alaya alarak yaptığı espriye bakın.Örnek olsun bazı büyüklerimize.

Karadenizli olmak bir ayrıcalık sanki =)

Sometimes

Bursadan Sakaryaya giderken radyoda çalmıştı.Yol boyunca hem araba sürüp hem şarkı sözlerini tekrarlamıştım unutmamak için.2 sene önce filan.Eve gidip direk indirmiştim.Güzel şarkıdır.

Words on her lips
Begin to slip
She’s loosing her grip
On herself
And when she wants more
Oh no, no
She can’t have more
Oh no, no
She feels like she’s holding back
a life that she deserves

She said Sometimes
You 're asking yourself why
You feel you can’t get by
You feel you 're crawling on your knees

A voice from inside
Oh no, no
Is telling her lies
Oh no, no
Her dreams come crashing down
Like a burning sky at night
No longer a child
You are the one
You can’t deny
What you have become
It can’t hurt you
But it can eat you up inside

She said sometimes
You 're asking yourself why
You feel you can’t get by
You feel you 're crawling on your knees

She said sometimes
You 're asking yourself why
You feel you can’t get by
You 're sick of begging, begging please

And now you stand up
And look them straight in the eyes
You 're not believing their lies
Your taking it straight from the heart
It’s time for a new start
Time for a new start
Cause if it’s not love well
It’s not enough
You deserve more yeah
More than what you’ve got
Inside a voice is screaming
Get off your knees
Get up

She screams
Sometimes
Sometimes their lies are their disguise
Sometimes the beautiful will cry
You 're reaching inside
And now you’re floating like a breeze
And saying goodbye

Creating Business

http://www.embrio.com.tr/

Üretilen fikirleri bir çatı altında toplama fikri.Yabancı versiyonları vardı ama ilk Türk versiyonu sanırım.

E güzel fikir.

Olan biten

Deivid = Sakat
Appiah = Sakat
Kezman = ?
Maldonado = ?

Açıkçası benim kafamda böyle bir soru işareti yok Kezman ve Maldonado için.Ama genel olarak taraftarlarda hakim görüş bu.İspanyanın oynadığı bol paslı,oyunu karşı alana yıkan,belirli bölümlerde ablukaya kadar varan oyunu oynarsak (en azından varsayalım ) Kezmanın kariyeri için dönüm noktası olabilir bu sezon.Açıkçası ben öyle olacağını düşünüyorum.

Maldonado yada güveniyorum bu sezon için.Evet geçen sene oynadığı maçlarda bazen gereksiz yere, yana geriye pas yaptığı oldu ama anlamsız top kayıpları yüzünden gol yiyeceğime varsın atağa geç çıkayım.Hele nereden geldi bu ikinci Murat Yakın diyenlere ise bi tarafımla gülüyorum çünkü Murat Yakın gittikten sonra yapılan,aslında Fenerbahçe ortasahası için çok önemli bir oyuncuymuş yorumlarını halen unutmadım.Pas yapan adamdan zarar gelmez arkadaş.Benim futbol felsefem budur.

İlk ön eleme maçına kaldı 25 gün,hala kim gelecek belli değil,kim gidecek o da belli değil.Galatasaray'ın Hayri Kıvıl transferini kıskanmadım desem yalan olur.Takıma premier ligden orta yapmayı bilen Kazım geldiğinde sevinmiştim,şimdi ağa babası gitti adamlara.10 maç oynasın 10 maçada damgasını vurur bu adam.Sakatlığı filan geçiniz.Bonservisi olmayan ,gerçek anlamda bir yıldız geldi memlekete.

Benim hala Joaquin umudum var.Ne de olsa umutsuz yaşanmıyor=)

Tamam geçen sene CL de çeyrek final gördük ,güzel bir sezondu falan ama,ben bu takımı sağdan soldan yardıra yardıra oynarken görmek istiyorum.Çok şeymi istiyorum yahu?

Şen-ol


Seçim otobüsünün tepesinde ,mikrofon elinde.Kendisini çağıran siyasete ayıp olmasın.Böyle vefakardır.Sağ kanada Yaşar Okuyan gelsin, ki yılların sağ kanadıdır.Sağ iç ,bek , açık oynamışlığı vardır,süper lig tecrübesi fazla.Arkanda Yaşar Nuri Öztürk ,sağa sola! koşsun,oyunu yönlendirsin .Sol taraftan Turhan Çömez muz ortalarıyla beslesin.Bakarsın önceki seçimlerde Erbakan'a hocam diye hitap eden Tuncay Özkan da stoperde kesici görevini üstlenir.Aa bir de Mesut Yılmaz var.Tam nöbetçi golcüdür,son dakikalarda enteresan işler çıkarabilir.

Bakalım tribünlerdeki biletli seyirci sayısı kaç olacak.Bekleyelim görelim.

Hasan Doğan

O koltuğa ,kokuşmuşluğa,ranta,polemiklere son vermek için gelmeyecektin be başkan.O koltuğa Tayyip Erdoğan transferi diye gelmeyecektin ki değerin şimdi anlaşılmayacaktı.Mekanın cennet olsun.

Not: Ercan Taner sen git maç anlat.Senden haber sunucusu olmaz.Hele böyle haberler için o ses tonu ve konuşma şekliyle olabilecek son adam bile değilsin gözümde.

Dokunabilmeli

İspanya Savunma Bakanı ordunun üst kademesindeki bütün generalleri görevden almış.

Düşünüyorum da Türkiye de mevcut hükümetin böyle bir uygulamaya giriştiğini...

2 post aşağıda yanlış yazmışım.Birişeyler değişmeye başlamış ülkemde.Düşünebiliyoruz mesela.

550 dokunulmazlıkta kalksın.Herkese dokunulabilsin.

Bu kadar basit


Beğenmeyenler oldu resmi gösterdiklerim arasında.Doğaldır.Mizahi anlayışlar farklıdır.Ama ben genede yazmak istedim.

Espri basit , doğrudur, görünüşte öyle en azından.Hüner aklı karıştırmadan birşeyler yapabilmekte.

Yayık teknesini inek olarak düşünmek.Görünüşte basit,herşey gibi..

Her Canlı Bir Gün Ölümü Tadacaktır

2004 te güzel! bir uygulama başlamıştı İstanbul sınırları içinde.Trafik kazalarını azaltmak,şöförlerin hız sınırına riayet etmesi için yol kenarlarına hasarlı araba ve mankenler koymuşlardı.(Bir tanesi yeni sahradan hareme inen yolda ,inerken solda çıkarken sağda kalıyordu).Aracı ve mankenleri görenlerin (ki bu benim düşüncem değil konu ile ilgili yapılan açıklamadır) has.ir lan benimde sonum böylemi olacak diye düşünmelerine sebep olup daha arabalarını daha dikkatli kullanmalarını sağlayacakmışmıştı.Bizim vatandaşlarda ters tepki yaratmış olacakki bu güzel sosyal uygulama kaldırıldı.Ne de olsa "lan ben 200 basarım azrail yetişemez" diye düşünen güzel insanlar var yurdumda.

Belediyelerin böyle konulara eğilmesi tabiiki olması gereken birşey ve halkında olabildiğince riayet etmesi lazım ama böyle ürküterek de olmazki.Hani diyorum Allah'tan bu tip sosyal hamleler hem fazla değil,hem de memlekette bu tip yaratıcı fikirler fazla çıkmıyo.

Vajinismusu olanlar için ne maketi konurdu mesela yol kenarına?Aman aman şeytan kulağına diyorum=)

Sonra Zincirlikuyu'daki başlığa ismini veren ayet.Ya kardeşim bu ülkede kaç kişi immortal olduğunu düşünüyorki bu yazı oraya yazılmış.(Hz. Ömerin ölümü hatırlamakla ilgili hikayesini anlatmayın bana biliyorum) Yani ölümle ilgili Kur'an-ı Kerim' den bula bula bunumu buldunuz.Ulan adam oraya gidiyorsa zaten ölümün ne olduğunu biliyordur , ama giden çocuklara yazık.Bir baba "baba bir gün bende ölecekmiyim" sorusuna nasıl cevap verebilir?Tamam fazla ajitasyon olabilir ama 1 çocuğun bile bunu sorma ihtimali varsa işin içinde bir yanlışlık var demektir ,ki soru öyle komplo teorileri arkasından veya süper beyinler tarafından türetilecek birşey değil.Henüz büyümedikleri için bizimki gibi bulanık mantık değil de basit mantık kullanan bir çocuk için gayet kolayca düşünülebilecek bir soru.

Sonra düşünüyorum,ölümle ilgili güzel birşeyler yazılsa milleti ölmeye sevkediyolar derlerdi.Olamazmı yani,burası Türkiye.Tamam vazgeçtim yazı kalsın orda=)

Deliler

Kim demiş bu ülkede istikrar yok diye.En kalınından var.Hikaye Aziz Nesin'in Deliler Boşandı kitabından.Ufak bi kısım sadece.Hiçmi birşeyler değişmez memlekette yıllar boyunca.Al sana istikrar.


Gazeteci yeni tımarhane müdürüne soruyordu:

- Siz daha dün, delileri kaçırmamak için çalışanlar arasında değil miydiniz?

Müdür bu soruya,

- Evet, diye karşılık veriyordu.

- İçeri kapatılanların akıllı olduklarını bilmiyor musunuz?

- Biliyorum

- Sizi buraya kim müdür yaptı?

- Deliler.

- Öyleyse, nasıl oluyor da, kendiniz de akıllı olduğunuz halde içerdeki akıllı arkadaşlarınızı dışarı bırakmıyorsunuz?

Müdür, bu soruya çok kısa ve kesin şu cevabı vermişti:

- Arkadaş, vazife vazifedir. İşte o kadar.

Yine düne kadar akıllı olan hastanenin müdür yardımcısı, gazetecinin bu sorusuna,

- Beyanat vermeye yetkili değilim, diye cevap vermişti.

İstanbul

Can sıkıntısından vurduk kendimizi yollara.Cennetin İstanbul şubesine gideyim dedim.Hala o köşe bucak izbelerde yaşayan İstanbul'a.2 kişiydik.E güzel muhabbet olsun,biraz da İstanbul manzarasından sunsun.Can sıkıntısımı kalır adamda.

Biz anlattık,yıldızıyla ortak oldu.Biz anlattık,dalga sesiyle en güzel şarkıları dinletti bize.İstanbul bu.Farkında olmadan süzülür içine,en sadık arkadaşın olur.Gözleri vardır her tarafta,görür seni.Binbir türlü duyguyu yaşatır sana baktıkça gözlerinin içine.En güzel kadına bakmakla alınmayacak hazzı verir insana güzelliğiyle,ve en cömert beyefendisinden daha cömerttir.


Gece balıkçılar ağ atmaya çıkarken geçtim odama.Malum üzerimdeki yorgunluğu atmak için uyumak lazımdı.Heyhat , ne mümkün.

Kesik kesik uyudum dün akşam.Kendimi evin büyülü penceresinden uzaklaştırabildikten sonra.Dalgalar kıyıya vurdukça,balıkçı teknelerinin iskeleye sürten lastiklerinden çıkan sesler kulağıma doldukça uyandım.

Onca yorgunluğun üzerine kafa dinlemeye gelmişken , İstanbulun beni uyutası henüz gelmemişti.Kesik kesik uyudum.Uykuya daldıkça,o ana kadar ılık ılık esen meltem yerini soğuk poyraza bıraktı sanki.Yaz günü o soğuğu iliklerine kadar hissedersin yatarken.Yataktan kalktım,yine de kapatamadım pencereyi.İzin vermedi İstanbul.Dedik ya,öyle cömerttir bu şehir.

Kesik kesik uyudum bu gece.Kulağımın etrafında uçan sivrisinek böldü bu kez uykumu.Güneşin yaydığı kızıl ışınlar saplanmıştı odanın duvarına."Kalk,bu anı görmemezlik etme" der gibiydi İstanbul.Güneş; her sabah aynı şeyi yapmayı alışkanlık edinmiş devlet memuru gibi gösterdi kendisini tepenin arkasından.Sabırla.Ben sabırsızlanırken doğuşunu görmek için,onun acelesinin olmadığı belliydi.Sıkıntılıydı sanki.

Deniz,yeşillik,güneş,temiz hava.Sakız hanımla mahur bey şarkısını anımsattı bana o anda."Bizi ayırmayın der gibiydi" diye devam eder şarkı Barış Manço'nun eşsiz sesiyle."Bizi ayırmayın der gibiydi" Güneş , doğarken.

İstanbul sessizdi.Dünyanın en güzel kentinden geriye kalan birkaç parçadan birtanesi,köşeye sıkışmış gibi sessizdi.Sıkıntılıydı.İstanbulu gördüm bu sabah.İstanbul konuştu benimle.Ve neden sonra arabaya atlayıp İstanbul denilen yere dönerken aklıma geldi dedikleri.Korktum.