Değişiklik

Bir ara, haa...tir blog elden gitti desem de, becerdim sanırım. Değişiklik iyidir, biraz janjanlı oldu sanki ama neyse.





2,5 TL

@ Kadıköy Khalkedon Kitabevi
@ Taksim (İstiklal Cad) Mephisto
@ FB maç günleri elden
@ Yurtiçi Kargo




2.5 TL
Pazar günü CK'dan alabilirsiniz
Kadiköy Khalkedon
Kadiköy Mephisto
Taksim Mephisto


Şu para harcayın,simit alın, oyuncak alın reklamını çektirenlere, kanalında döndürenlere sorulması gereken sorular var. Mesela;

Neden şimdi çekildi bu reklam?

Sonra, 1 haftalık karı için bilmem kaç bin çalışanını kovan kurum yerden yere vurulmazken, bankalara fırsatçılık medyaya goygoyculuk yapmayın diyen Başbakan'a denmedik kalmadı. Şimdi ne oldu da cebinde parası yok dediğiniz milletin cebinden para çıkartmaya çalışıyorsunuz?

Kenan Evren iyileşti mi?

Gri


11-Turkuaz.mp3 - Göksel Baktagir www.zamansiz.com

Şarkıyı dinlerken yazmakla, okurken dinlemek arasında ki tad farkı nedir, deneyip göreceğim. Geçen sene bu zamanlar da bunu dinliyordum, bugün de. İnsanın hayatında değişmeyen ve değişmeyecek şeyler var. Zaman ve mekan kavramlarından bağımsız olarak. Bir nevi hayatın kontrol edilebilir kısımlarını oluşturan değerler bunlar. Bir de insanın elinde olmadan gelişen, sarmaşık gibi büyüyüp saran faktörler var ki bunların tümünde zaman ve mekan kavramları belirleyici rol oynuyor. Bir şekilde akan su yolunu buluyor ve siz çoğu zaman farkında da olmadan, neden hiçbirşey değişmiyor- değiştiremiyorum diye isyan ederken, bambaşka bir yolun ortasında buluyorsunuz kendinizi ve farkına vardığınız anda bu kez o yoldan çıkış noktasını aramaya başlıyorsunuz. Yolu gösterecek olan belki kapalı kaldığı yerde ışığı-sesi-sıcaklığı takip edip aydınlığı keşfedecek olan küçük bir kelebek, belki yukarıdan gürültüyle kopup gelip sizin de ortasında takılıp kaldığınız yolu bulacak bir sel. Evet insan hayatında kendi kontrolünden bağımsız, pek çok ufak şeyin varlığına bağlı etmenler var,ve hayat denilen olgu da her kimi zaman Jerry'nin Tom'a olan sevgisi gibi acımasız olabiliyor, fakat dibine kadar yaşanmadan, tüketilmeden de sizi terketmiyor. Neticesinde, edilgen bekleyişi etken bir hale geçirmek her zaman mümkün olmuyor. Ama vicdani rahatlığa erdirecekse kişiyi, seneye bu zaman da bu şarkıyı dinliyor olabilirsiniz..



Ramazan dolayısıyla kendisini kaptırdığı sufi müzik, annesinin " Hadi şu bilgisayara Carmageddon'u yükle de oynayayım cümlesiyle bozulan kaç evlat vardır. Bilmeyenler için, Carmegeddon iki serisi bulunan, zamanında Amerikan Rtük ü tarafından gençlerin kişiliklerinin bozulmasına sebep olacağı düşüncesiyle üretimi yasaklanan, zombilerin avlandığı bir araba yarışı oyunudur. Carmageddon-ney-ramazan paradoksunu Armageddon'a da bağlayıp yeni bir sonuç türetelim;






Tek bir güç hariç (ki o da ilahi güçtür), hiç bir pozitif negatif sosyal asosyal bilim, Steve Tyler bünyesinden Liv Tyler'i çıkartamaz.

Kimse Kızmasın, Kendim Yazdım


Hafif çalıntı gibi oldu başlık. Bir zamanlar masum gençlere neler yaptırıldığını anlatan bir kitap (gerçi kitabın adı Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım ama olsun), zamanımızın sıkı liberal-demokratı Hasan Cemal tarafından kaleme alınan. Tabii o bir zamanlar Hasan Cemal neydi, o da ayrı bir tartışma konusu. Neyse efendim konu bu değil. Kefeli is back diyelim arabesk bir tabirle.


Yazmak güzel bir eylem, iyi ya da kötü. Yazdıktan sonra takdir görmek daha da güzeli. Kim ne derse desin insan egosu doyumsuzdur bence. Ben bloğuma girdiğimde öncelikle gelen yorumlara bakmıyorum diyen fazla doyumlu blogger da olduğunu sanmıyorum. Ya da google analyticste günübirlik "tık"larını kontrol edip, ibrenin yukarıya meyillenmiş halini görüpte memnuniyet duymayan. Olay sanırım "yorumlar için mi yazılıyor" noktasına saplanıyor bir yerden sonra. Kişisel bir zevki, milyarlarca insanın beğenisine sunmaktan başka birşey değil sonuçta. Olay sadece yazmaksa, donatılardan not defterine ulaşmak ta bir tık ötede. Özgüven tazelemek, kendini ıspatlamak, kısacası pek çok şeye araç olduğunu düşünüyorum blog yazmanın. Kısacası, blog kullanıcı kitlesinin, sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir altküme olduğunu düşünüyorum.



Ramazan geldiğinde, ben ve paralelimde düşünen insanların huzuru iliklerine kadar hissetmeleri çok güzel. Her ne kadar sosyopsikolojik,sosyoekonomik,sosyoxxxxik olarak bozulan bir toplum içerisinde yaşıyor olsak da, bazı metaforların halen daha değişmediğini gözlemleyebilmek sevindirici gerçekten. Peki her dini düşünceye sahip insan bu mutluluğu tadabiliyor mu ? Belki sadece inancımız doğrultusunda bize aynadan yansıyan psikolojik bir halet-i ruhiye, peki bu durum dinin insan hayatına olumlu etkisi olarak adlandırılmamalı mıdır? Protestan nüfusundaki intihar sayısının katoliklere oranla fazlalığını gösterip, din bir uyuşturucudur fikrini ortaya atan beyinlere sormak isterdim açıkçası.

Tabii yeryüzüne bahşedilmiş bu 5. element mucizesini bok etmesek olmaz. Her ramazanda mutlaka ortaya çeşitli açılımlar sunan çok muhterem hocalarımız( Y.Nuri, Z.Beyaz) olmasa , en azından biz yani bazı şeyleri az çok akıl erdirebilenler , bu kadar eğlenemeyiz. Eskide kalan ramazan eğlencelerinin günümüze uyarlanmış hali olarak değerlendiriyorum ben kendilerini.

Fakat ne olursa olsun, zaten her kesimiyle cehaletin kucağında yaşayan bir toplum olarak, hoca olarak adlandırılan bu insanların üstlerindeki sorumluluğu bu derece kötü kullanmalarını , sosyal yapıdaki bozulmayı tetikleyen faktörlerden biri olarak değerlendiriyorum kendimce. Zuhurat baba türbesi önünde, kızının kısmeti açılsın diye elinde askerde dolaplara taktığımız "Kale Asma Kilit" taşıyan hanımefendinin, mezartaşı etrafına ev alabilmek amacıyla bırakılan anahtarları, güzel Etiler Türkçesiyle r harfini yuvarlayarak " Bu kadar da mantıksızlık olmaz, şeklinde yorumlaması kimin sırtında vebal olacak, saygıdeğer akıl hocalarına sormak lazım.

İnternet sitelerinde, haber altlarında ki yorumları okumayı daha çok seviyorum. Sanal fanatizm diye bir olgu varsa, orada takılan insanların sayesinde ortaya çıkmıştır. Ancak bir bakıma toplumun da aynası olarak nitelendirilebilir, en azından anakütleden alınan küçük bir örneklem olduğu kesin. 1 gün öncesine kadar tü kaka olan Cübbeli Hoca'nın , Fatih Altaylı'nın bir programından sonra nasıl bağırlara basıldığını da gördü bu gözler. Medyanın aslında nelere kadir olduğunun, toplumsal fikirleri değiştirmede ne kadar büyük bir güç olduğunun göstergesiydi.

Bir üst paragrafın okumuş kahramanlarına dönersek, Hasan Cemal'i de katabiliriz bu konunun içine, genel bir anket yaptırmak isterdim. Belirli zümrelere yaranmak, çatışma çıkmasını engellemek için dönemsel siyasi veya kültürel veya vs. akımlara adaptasyonunuzu sağlayıp bu şekilde mi tanınmak isterdiniz, yoksa ne olursa neye sebep olursa olsun duruşu hiç değişmeyen bir insan olmak mı? Medyanın iki uç kutbunu gözardı ettiğimizde, ilk seçeneğe uymayan gazeteci nüfusunun az olduğunu düşünüyorum. Fakat kendileri mıknatısın tersi ucunda oldukları günleri, her insan değişebilir, değişime açık olmalıdır diye yorumlayabildikten sonra, Axel'in deyimiyle Badem Bıyık popülasyonunun tepe isimlerinde ki (aslında sadece kendilerince var olan)değişimi samimiyetsizlik olarak nitelendirebilme cesaretine de sahipler aynı zamanda. Üşenmesem, halktan bütünüyle kopuk ama halk için en iyisini bilen bu zümrenin aslında nasıl güçlü bir burjuva ailesi sayesinde şimdiki koltuklarına sahip olduklarını araştırmak isterdim ama, FM 2009 oynamayı daha faydalı bir eylem olarak görüyorum.

Nöbette uyudu diye pimi çekilmiş el bombasını, patates gibi askerin eline sıkıştırıp patlamasına sebep olan, şahıslar var askeriyenin içinde. Tsk ya şu eleştiri neden yıllardır yapılamıyor bilmek istiyorum. Her Akp li bir değilse, her Chp li bir değilse, neden her Tsk mensubu bir sayılabiliyor? Hangi zihniyete istinaden. Kendi askerlik yaptığım yerde, Osmanlı Devleti padişahına "kral" diyen astsubay da tanıdım. 50 yaşını aşmış ve senelerdir peygamber ocağı olarak nitelendirilen ve halen halkın en güvendiği! kurumda yöneticilik yapan birinin, kral kelimesinin aslında Hristiyanlarda kullanılan bir terim olduğunu bilmemesine imkan var mı? Daha henüz bir Osmanlı padişahına Kral diyen yabancı bir yazara dahi rastlamadım şahsen. Rus Çarı vardır, İran Şahı, Memlük Sultanı, bir de Kral Şarlken vardır, bize en yakın Kral..



Vakti zamanında çok oynadığım, çok da sevdiğim bir oyundur. Ea games nedense devamını çıkarmadı bu oyunun. F1 takımlarından birine menajerlik yapmak. Hayali güzel, oyunu da güzel. Eski bir oyundur, F1 in Ntv de yayınlanıp çok popüler olduğu döneme aittir. Mika Hakkinen- Schumi çekişmesinin zirve yaptığı zamanların oyunu. Forza Schumi tabii.

Her insan kendi bünyesinde aşkın izafiyet teorisini çözüyor aslında. Birbirine zıt onlarca karakteristik özelliğin çarpışmasıyla ortaya çıkan moleküler patlamaların, herhangi başka bir insana yansımasıyla, aşık olduğun bünyeye yansımasının farklılığı bence aşkın izafiyet teorisinin temelini oluşturmakta.. Çözümlemesi zor bir olay, herkeste aynı ritmik tepkileri veremediğin durumlar..

Haadi hayırlı sahurlar..